30.12.2010

Yeni Yılınız Kutlu Olsun!

2011 ülkemize bereket ve bolluk getirsin...
Hepinizin yeni yılı kutlu olsun...

30.06.2010

Çocuğunuzun Sınırları!

Biz tecrübesiz ebeveyn olarak, bebeğimiz olduğunda ilk 6 ay bocaladık. Çevremizdeki herkesin söylediklerini duyduk, hepsini harmanlayıp kendimize uyar hale getirip uyguladık.
Tabiki bebeğin kişiliği, aile yapısı gibi önemli unsurlar bebek bakımını etkiler.
Bizde de bazı sınırlar bebekken başladı ve devam da ediyor. Hepinizin yaptığı, yapmaya çalıştığı gibi...
Örneğin;
Akşam yatma saati,
Yemek saati,
Yatmadan önce masasını toplama alışkanlığı,
El, ağız, diş yıkama alışkanlığı,
Araba koltuğuna oturma alışkanlığı...
Daha var tabi ama bunlar önemlileri.
Kızım kendini ifade etmeye başladığı andan itibaren bazılarına itiraz etmeye başladı.
Yazının devamı için TIK'layın...

Çocuklarımıza Miras Bırakılan Şehirler!

Mesleğim gereği, çevremdeki her detayı görürüm ve "neden görüyorum" diye çok rahatsız olurum.
Bu bazen bir insan davranışıdır, bazen halının üstündeki havdır, bazen de görüntü kirliliği dolu şehir detaylarıdır.
Hele de son 10 yılda, büyük şehirlerde gözle görülen bir konut artışı oluşu. İnşaatı kaliteli ya da değil hepsi birer taklit ve kişiliksiz bina yığını. İstisna dışı olanlar vardır tabi.
Avrupa ülkeleri tarihi binalarına gözleri gibi bakıp, yeni binalarında da doğal malzemeler kullanırken; bizim gibi görmemiş ülkelere hantal ve yapay cephe giydirme sistemlerini satıyorlar.
Onlar satıyor biz havada kapıp satın alıyoruz. Halbuki mermerin, granitin, ahşabın en iyisi en kalitelisi bizim topraklarımızda.
Dün takip ettiğim bir internet sitesinde bu otelin resimlerini gördüm. Eee akıllılar tabi, devir ekoloji devri. Binalarında ekoloji ile çözülmesi gerekir. Üstteki resimde gördüğünüz Klima Hotel.
Ben çocukluğumdan hatırlıyorum Ardahan'da rahmetli dedemin ve babaannemin evi aynen böyleydi. Üzerine yani çatısına çıkabiliyor olmak beni çok heyecanlandırmıştı.
Biz; bu doğallıkları koruyacağımıza Trump amcamıza İstanbul'un göbeğine gökdelen yaptırdık. Mecidiyeköy'ün trafiği bu inşaat bittiğinde ne olacak diye hiç düşünmeden... :(





Bu Saphire İstanbul'un arka sokağı resmen köy gibi bir yerleşim. Sokaklarından bir araba zor geçiyor.
İstanbul'da bu bizim tarihimizle, kültürümüzle, yaşantımızla ilgisi olmayan; taklit bina yığınlarından sürüyle...
Görüyorum ki Ankara'da bu konuda önde gidiyor. Hele Bahçeli göbeğe dikilen metal yığını, çok üzücü. Ankara'nın en güzel perspektifi orası (idi).
Tabi modern binalar, gökdelenler olacak, tabi bunlar şehrimizin logosu olacaklar, ama artık sokak aralarına yapılıyor bu gökdelenler, çok komik...
Gülsek mi, ağlasak mı?
Çocuklarımıza ne güzel bir İstanbul kaldı ne de Ankara!...

Hamilelik Hikayelerim-2

Hamileliğim ilk 2 ay tansiyonum düşerek ve midem bulanarak geçti ama beni çok etkileyecek şeyler olmadı. Ben yine Cumartesi de dahil, sabah 09.00 akşam 19.00 mesaisiyle koşturuyor, sandalye tepelerinde fırına tepsi yerleştiriyor, tencere almak için üst dolaplara uzanıyordum. Böyle böyle 6 aylık olmuştu bebeğim. Ama ben hiç hissetmiyordum. Ne tekme ne hareket. Hep eşime dinletiyordum "bir kontrol etsene şunu" diye. O, 3. aydan itibaren şılap şulap birşeyler duyuyordu çünkü.
İşe otobüsle gidip gelirken de hiç kimse hamile olduğumu anlamıyor yer vermiyorlardı :( Bazen benden büyük hanımlar anlıyor onlar yer veriyordu, zaten devir de  değişti ya..Erkekler bayan bayanlar erkek oldu...
Bir gece yattım uyumak için ama o kadar yorulmuşum ki, beyin yorgunluğu, uyuyamıyorum.
Her yer sessiz, çıt yok...
Karnımda birşey kıpırdadı,
Yazının devamı için TIK'layın...

Kartal Pendik'in Yeni Hali Böyle Olacak

Eee Kartal Belediye Başkanı da haklı bir yerde. Var mı bizim ülkemizde böyle kendini yansıtacak, taklitsiz, kalemi oynattığında şaheserler çıkaran bir mimar! Yok...
Gerçekten yok mu?
Zaha Hadid ablamıza dökmüşler parayı, master planı hazırlamış vermiş O da.
Zaha Hadid mimarlığın kraliçesidir zaten, tasarımlarını çok beğenirim.
Kartal ve Pendik'te gecekondudan bozma apartmanlarda oturan, tapusuz, sevgili halkımıza hayırlı olsun...!






Ana Okullarında Yıl Sonu Gösterisi Olayı

Geçen yıl kızımdan 1.5 yaş büyük yeğenimin vasat ana okulunun gösterisini izlemeye gitmiştik. Ela 2 yaşındaydı, aralardaki beklemelere dayanamayıp, boş sahneye fırlamış kendi çapında sıkılan izleyicilere dans edip gösteri yapmıştı. Herkesin çok hoşuna gitmiş ve güne damgasını vurmuştu. Zavallı okulun zavallı öğrencileri ise arkada sıkılmış, acıkmış ve çoook bekleyerek sahne almışlardı.
2.5 yaşına geldiğinde Ela'yı, benim işime yakın olsun diye Etiler'de hatrı sayılır bir ana okuluna verdik.
Okuldan genel prensiplerde memnunuz.
Geçtiğimiz Cumartesi günü yıl sonu gösterileri oldu.
Yıl sonu gösterisine hazırlanırken içimden gelen sese güvenmeyip sonuna kadar okulu izledim.
*Onlar tecrübeliydi,
*Önce miniklerin gösterisini yaptırırlar, sonra büyükler sahneye çıkardı.
*Kuliste çocukları doyururlardı,
*Gösteri zamanında başlardı,
*Herşey kararınca olurdu,
*Aralarda çok bekleme yapılmaz, seyircilerde sıkılmazdı....
Bunların hiçbiri olmadı, benim içimden gelen ses doğru çıktı :(
  • Saat 14.30 denilen gösteri, artık bizim ısrarlı alkışlarımızla 15.15'de başladı.
  • Önce 3,4,5 yaş beraber çıkıp şarkılar söyledi, söylemeye çalıştı,
  • Biz dahil tüm veliler, çocukları onları görsün diye el salladı,
  • Aralarda çok beklettiler, tonmaisterin hiçbirşeyden haberi yoktu, hep hata yaptı.
  • Okul sahibi konuşmasında, "siz yemek bile yediremiyorken, bakın biz çocuklarınıza neler yaptırabiliyoruz" diye bize ince bir fırça kaydı :)
  • Aksaklıklar üst üste geldi, mikrofonun ayarı hep bozuktu vs...
  • En son yine büyük bir grup 3,4,5 yaş topluca "bale gibi bir şey" yaptılar. Bizim minikler o kadar yorulmuş ki esneyen mi ararsın, başını kaşıyan mı, ağlayan mı, anne nerdesiiin diyen mi?***
Ela'yı 30 saniye tütü ile gördük ve artık kulise gitmeye karar verdim.
Bize dağıtılan programa göre Ela'nın görevi bitmişti. Benim gibi bir kaç veli ile beraber aldım kızımı ve çıktık.
"Seninle gurur duyduk, çok güzel yaptınız her şeyi" dedim, "sen nasıl buldun gösterini beğendin mi" diye sordum.
Yazının devamı için TIK'layın...

Hamilelik Hikayelerim-1

Geçenlerde, Ela'nın huysuzluk krizleri beni yıldırmış, salonda 1 dakikalığına öylesine uzanmış yatıyordum. Şimdi gelip yine ağlayacak mı diye tırsarak yatıyorken, gözüme karşımda duran raftaki bir cd takıldı. Ela'nın 34 haftalık ultrason cd'si. Hemen yumuşadım, omuzlarımdaki ağrı birden kuş olup uçuverdi. Aldım elime cd'yi gözlerim doldu. Ela'ya hamile olduğumu anladığım gün geldi aklıma. İyice sulu göz oldum ben canım...
Hikayemiz şöyle:
2006 Haziran ayında hava çok sıcaktı. Ben de her zamaki gibi sabah 09.00 akşam 19.00 yoğun iş temposunda koşturuyordum. Akmerkez'de 15. katta bir kitabevinin ofisini yapıyorduk. Şantiyeye her gün gidip geliyordum. O kadar yukarı çıktığım için midem bulanıyor ve tansiyonum düşüyordu.
Yine sıcak bir gün ve benim günüm geçeli 5 gün oluyordu. Bir yandan "hamile miyim" diye düşünüyorum, bir yandan "yok canım daha neler" diyordum. Ozalit çektirdiğim yerin hemen yan tarafında özel bir poliklinik var, oraya girip kan tahlili yaptırdım. Sonucu "arayıp söylerim" dedi hemşire.
Eve gittim, tesadüf ablam o sırada İstanbul'da. "Gel" dedim "gel beraber bekleyelim". O da şaşırdı, eşim dahil kimse beklemiyor hamileliğimi. Saat 20.00 oldu haber yok. Ben aradım, hemşire çıkmış, "orada benim raporumu okuyacak bir doktor yok mu" diyorum. Ellerinde raporum var ama anlayacak kimse yok. Heyecan dorukta.
Neyse bir doktor geldi ve bana telefonda "evet hanımefendi tahlil sonucunuz pozitif" dedi. "Ne demek yani pozitif" dedim. "Yani büyük bir olasılıkla hamilesiniz" dedi. Telefonu kapattığımda herkes bana garip garip bakıyordu.
Yazının devamı için TIK'layın...

3 Yaşındaki Kızımın İlk Ergenlik Dönemi!

Efendim, şimdi bu başlığı annem görünce şaşıracak!
- Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu, ilk ergenlik dönemi 3 yaşında olur mu?
- Benim çocuklarımın hiç böyle şeyleri olmadı.....diyecek.
Eeee devir değişti, ben de 6 yaşımı hatırlıyorum, tam şimdi kızımın bana yaptıklarını yapıyordum. Ama benim kızım 3 yaşında...
Neler yapıyor???
Benim hava şartlarına uygun diye hazırladığım giysiler giyilmez tam tersi giyilir.
(O yüzden ben de giymesi gerekenin tam tersini seçip koyuyorum, o zaman doğruyu buluyoruz:))
- Dişini fırçala deyince çok bozulur.
O zaten fırçalamaya gidiyormuş muş...
- Haydi yemek hazır masaya gel deriz.
- Beni rahatsız etmeyin resim yapıyorum der.
Okuldaki arkadaşları ile yaşadığı en ufak bir olumsuzluk, o çocuğun "kötü çocuk" olmasına yetiyor.
Başka bir sorunumuz da şu:
Kendini konuma güdüsüyle erkek çocuklarına vurmak çıktı.
Biraz haklı tarafları var ama;
Ben çocuğum her zaman en doğruyu yapar diyen annelerden olmayacağım için; 3 yaşındaki kızımda da suç ya da eksiklik arıyorum. Ve tabi ebeveyn olarak kendimizde.
Her okulda bir iki tane "yaramaz" diye tabir edebileceğimiz çocuk tipi bulunur. O yaramaz erkek çocuğu 5 yaşında, benim kızımı itiyor, elinden oyuncak çekiyor, yere düşürüyor vs..
Kızımda da bu yüzden kendini koruma güdüsü gelişmiş, her erkek çocuk bana öyle yapacak sanıp, iyi kötü hepsine tepkili davranıp vuruyor. Bunu da geçen hafta sonu gittiğimiz Yıldız Parkı'nda gözümüzle gördük. Parkta yanına yaklaşıp oynamak isteyen her erkek çocuğuna vurdu.
Bu konuda okul psikoloğuyla konuştuk.
Yazının devamı için TIK'layın...

Yıl Sonu Sergisi

Kızımın ana okulunda geçtiğimiz Pazar günü sergileri vardı.
Aman bir hazırlandılar, bir heyecanlıydılar...
Okulun bahçesinde, güzel havanın da yardımıyla harika bir sergi oldu. Hepsinin minik ellerinin değdiği kağıtlar, birer birer asılmış duvarlara. Bazılarının hiç birşeyden haberi yok, bazıları gururla geziniyor, yaptıklarının yanında.





Kızımınsa tek derdi pamuk şekerin ilk sırasını kapmaktı, başardı da. Yedi şekerini haydi gidelim dedi :)
Yazının devamı için TIK'layın...









4.06.2010

Maydanoz Diye Bir Blog

Tam bir yıl önce Maydanoz'dan bir mail almıştım. Siteniz Maydanoz'da....diye.
Baktım, inceledim, teşekkür ettim.
Bugün maydanoz'a tekrar baktığımda ne kadar büyüdüğünü gördüm.
İnternet alemindeki faydalı blogları kendi bloğunda tanıtıyor.
Benim ilk göz ağrım Bebek Bakımı bloğumu tanıtmıştı.
Maydanoz Blog Topluluğu'nu inceleyerek kendinize yeni arkadaşlar ve daimi izleyicisi olabileceğiniz güzel bloglar edinebilirsiniz...
Tavsiye ediyorum.

5.04.2010

Ankaralı Olmak!

 Eskiden İstanbul'a gittiğimde hasta olup geri dönerdim.
5 yıldır İstanbul'da yaşıyorum.
Kızımı ezgoz dumanları içinde, komşularını tanımadan, birbirine güvenmeyen, bol trafikli -İstanbul'da- büyütüyorum.
Ankara ise burnumda tütüyor.
Aşağıdakilerin çoğunu hatırlıyorum, sizinle de paylaşmak istiyorum...

BAZILARINI HATIRLAMAK İÇİN 30+ OLMAK LAZIM

Ankara'lı Olmak...
  • Eğer Akün Sineması'nda zar zor yer bulup en önden film seyrettiyseniz..
  • Amerikan pasajından taklit kot, parfüm, şampuan aldıysanız..
  • Zafer Çarşısı'nın altından elden düğme kitap, dergi aldıysanız...
  • Kurtuluş Parkı'nda bir buz pateni sahası olduğunu biliyorsanız ve oraya kaymaya gitmişseniz....
  • Bahçeli yediye sadece o civarda oturan bir arkadaşı ziyaret etmek için gittiyseniz...
  • İlk kumpiri Tunalı'da Kıtır'da yediyseniz....
  • Döneri, Sakarya'da Hosta'da yemeyi seviyorsanız ...
  • Eskişehir Yolu'nun 2 şeritli ve boş halini biliyorsanız...
  • Hala 9'da karar verip 9 çeyrek seansına yetişiyorsanız...
  • Bunu zavallı İstanbullulara anlatırken büyük keyif alıyorsanız..
  • Airport Disco'nun açıldığını hatırlıyorsanız....Nüans Bar'da, A Bar'da canlı müzik dinlediyseniz...
  • Kuğulu Park'taki salıncaklarda sallanıp, balon ve kağıt helva aldıysanız...
  • Karum'un içinde piyasa yaptıysanız, Çoook Şeker açıldığında koşa koşa gidip bir torba şeker aldıysanız....
  • Vakko'nun, Gima'nın, YKM'nin önünde birileri ile buluştuysanız...
  • Eskişehir Yolu'nda Söğütözü Köprüsü'nün sadece bir ufak kavşak olduğunu hatırlıyorsanız...
  • Bilkentsiz bir Ankara düşünebiliyorsanız....
  • Oran'a giderken, "Ulan buralar da ne şehir dışı be.." dediyseniz....
  • Gölbaşı'na yemeğe değil, pikniğe gittiyseniz...
  • Otobüse Ulus'taki gardan binmişliğiniz varsa...
  • Gençlik Parkı'nda birilerinin nikahına gidip, havuzunda bisiklete binip, akşam da lunaparkta uçan sandalyelere, galaksiye, çarpışan arabalara binmişseniz...
  • Okul gezilerinde mütemadiyen Anıtkabir'e, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne, Resim Heykel Müzesi'ne, Atatürk'ün evine, Meclis'e gitmişseniz...
  • AOÇ'de içindeki kafeteryadan fındık fıstık alıp maymunlara verdiyseniz, filin o çivileri atlayıp atlayamayacağını hesap ettiyseniz...
  • Çıkışta köfte ekmek, üzerine de AOÇ dondurması, pamuk şeker yediyseniz...
  • AOÇ'deki tren yolunda tren geçerken beklediyseniz...
  • Kuğulu Pasajı'ndan alışveriş yapıp, Aynalı Çarşı'daki pet shopları gezmeyi adet haline getirip, ordan poster alıp siyah çerçeve ile çerçevelettiyseniz...
  • Atakule'nin inşaat halini görüp, açıldığında koşa koşa her hafta sonu oraya gidip Dreamland jetonları biriktirip hediye almaya çalıştıysanız...
  • Meram Pastanesi'nden dondurma yediyseniz...
  • Devlet okulunda okuduysanız "Siz paralı biz beleş ..... kolej.." diye bağırdıysanız....
  • Yolda para saymaktan korkmuyor, çantanızı nasıl takacağınızı hesap etmiyorsanız...
  • ODTÜ' ye kimliksiz girme numaralarını biliyorsanız...
  • Evinizin bir yerlerinde Dost kartı duruyorsa ve o kartı almak için senet imzaladıysan...
Bu saydıklarımız içinizi sızlattıysa ve son cümleyi tahmin ediyorsanız...
Ankaralısınız demektir. Otuzunu geçmiş....

31.03.2010

Yemek Sepeti

İyi buluş.
Gördüğüm faydalı siteleri, hatta faydalandığım siteleri sizinle paylaşıyorum.
İşte bunlardan biri de Yemek Sepeti.
Türkiye genelinde restoranlar buraya ücretsiz üye oluyorlar. Siz de bu siteye ücretsiz üye olup istediğiniz restorana yemek siparişi verebiliyorsunuz.
Satıcı ya da alıcıdan para almıyorlar sadece reklamdan para kazanıyorlar.
Ve çok güzel bir hizmet sunmuş oluyorlar.
İş yerinde "yine yemek vakti geldi", "ne yiyeceğiz" stresi Yemek Sepeti'yle gideriliyor.
Siparişinizi çok detaylı yazabiliyorsunuz. Size yakın restoranları hemen bulabiliyorsunuz. Ve mutlaka 30 dakika içinde siparişiniz geliyor.
Yemek Sepeti'ni tavsiye ediyorum.

Acıktırmayan Yiyecekler:

Özellikle oturarak iş yapanlar, bütün gün hareketsiz kalanlar için çok güzel bir tavsiye. Otururken mutlaka birşeyler yemek istiyor insan. Ben de uygulayacağım.

MUZ:
Açlık hissettiğiniz zaman abur cubur yerine yıl boyu bulabileceğiniz ve fiyatı da uygun olan bu meyveyi tercih edebilirsiniz. Sizi tok tutar ve birçok abur cuburdan daha az yağ ve şeker içerir.
YUMURTA:
Haftada 12 tane yemediğiniz müddetçe yumurta vücudunuzun protein ihtiyacı açısından idealdir. Proteinli yiyecekler daha uzun süre tok tutar.
BADEM:
Fındık ve bademin iyi birer atıştırmalık yiyecek olduğu fikrini yaygınlaştıran Dr. Mehmet Öz’dür herhalde. Badem asit ve protein açısından zengindir. Bir avuç badem sizi uzun süre tok tutar.
AVAKADO:
Sanılanın aksine avokado içindeki tekli doymamış yağ asitleri ve protein sayesinde sizi uzun süre tok tutar.
FISTIK EZMESİ:
İçinde yüzde 100 kavrulmuş fıstık olan fıstık ezmesi hidrojenize yağ, şeker ve ekstra tuz içermez. İçindeki protein ve tekli doymamış yağlar hem sağlıklıdır hem de tok kalmanıza yardımcı olur.
YULAF EZMESİ:
Yulaf ezmesi çok az şeker ve bol miktarda lif içerir. Hazırlaması da çok kolaydır. Bir kasesi sizi saatlerce tok tutabilir.
ELMA:
Elmalar lif deposudur. Günde bir tane elma yerseniz mideniz lifle dolar ve sürekli yemek yemeyi düşünmezsiniz!
Bu yazı www.ekolay.net'ten alınmıştır.

Tasarım Sanat İçin mi İnsan İçin mi?

Tasarımın birçok şeyi kapsaması gerekiyor. Hem sanat için hem insan için olanı varsa ohh ne ala!
Yani hem kullanışlı hem görsel açıdan zengin olursa tasarımı yapan doğru yolda demektir. Hatta insanlığa, hayatı kolaylaştırdığı için katkıda bulunmuştur.
Bir müşterimizin kiralık villasının mutfağını tasarlarken 1. sırada kullanışlı 2. sırada güzel, 3. sırada fiyatının uygun olmasına çalıştım. Diğer taraftan beğenilen kapak pek de kullanışlı değildi.
Yani ayda bir mutfak kapaklarının kulak pamuklarıyla ince ince temizlenmesi gerekir.
Onu, kullanmaya başladıklarında görecekler ve tasarım işinin sanıldığı kadar kolay olmadığını anlayacaklar.
Dün başka bir müşterimizle sohbet ederken, yeni yaptırdığı mutfağındaki paslanmaz çelik kulplarını hergün silmek zorunda kaldığını söyledi. Özel spreyini almış, el izlerini, damla izlerini gözdükçe siliyomuş.
Bayanların mutfakta yaşamadığı bir bu stres kalmıştı: Yanlış tasarımı sindirmek...
Üstte gördüğünüz resim tam Tasarım Bilmecesi olacak bir resim değil mi? Ama bu yanlış tasarımı görünce dayanamadım, sizinle bu şekilde paylaşmak istedim.
Bu bir ada tipi dablumbaz.
Ben mi yanlış biliyorum diye düşündüm dablumbaza bakarken; ocağımızın etrafını, aspratörü 2 gün silmeyince yağ tabakalarının kemikleştiğini.
Sadece bir kullanıcı olarak; dablumbaz tasarımcısına soruyorum:
Paslanmaz çelik şeritlerin içi nasıl temizlenecek? Oralara nasıl ulaşılacak?
Amaaa misafirinizin mutfağınıza  girer girmez bu şık dablumbazı görünce yüz ifadesi için herşeye katlanırım diyorsanız,
Bu tasarımlardan piyasada bol bol var.

İstanbul Dolphinarium

45 dakika süren harika bir gösteri.
Gösteri kahramanları beyaz balina, mors ve yunuslar.
Geçen hafta sonu gittik İstanbul Dolphinarium'a. Eyüp kıyı sahil şeridini takip ederek ulaşabiliyorsunuz. Detaylı krokiye buradan bakabilirsiniz.
3 yaşındaki kızım, kitaplarda ya da televizyonda gördüğü hayvanları çok yakından izledi. Hatta beyaz balina ağzıyla tuttuğu fırçayla resim bile yaptı. Şarkı söylediler, dans ettiler...
Ela hala evde onların taklidini yapıyor.
İsterseniz önceden telefonla haber vermek koşuluyla yunuslarla yüzebilirsiniz.






3 yaş ve üzeri çocuklarınızla hafta sonu gidebileceğiniz harika bir etkinlik bana göre.

Çocuk Kitabı "Unutmadım Seni"

3 yaşındaki kızıma yaklaşık 1 yıldır uyurken masal okuyorum.
Tabi bazılarının etkisinde kalarak masaldaki kahramanları rüyasında gördüğü oluyor.
O yüzden özellikle akşam okuyacağım kitapları, kitapçıda okuyarak alıyorum.
Aslında Cemile serisini okuyorum Ela'nın isteği üzerine ama çevirisi çok başarılı değil açıkçası. Bazı yerleri çok uzatılıyor, bazı yerlerinde cümle düşüklüğü var. Kitabı okurken duraklamak gerekiyor bazende.
Ama bunu Migros'tan içini hiç okumadan sadece çıkartmaları va diye aldım.
Fiyatı 2.95 TL.
İyi ki almışım çok memnun kaldım.
Önce çıkartmalar, kitabın belirlenen yerlerine yapıştırılıyor.
Sonra da kitabı okumaya başlıyosunuz.
Kitap dili çok güzel, şiirsel ve çok akıcı.
Bir yıldır her akşam benzer kitapları okumuş bir anne olarak bu kitabı her gün zevkle okuyorum.
Kitabın yazarı Aslı Sancak Kılıç'ı kutluyor ve teşekkür ederiyorum.
Kızım da kitabın kahramanı Bızdık'ı çok sevdi.



En kısa zamanda bu serinin diğer kitaplarını alacağım.
Kuzey Yayınları'nın diğer kitaplarını incelemek isterseniz buradan bakabilirsiniz.

Taştan Şeyler

Kızım için işime ara verip evde olduğum süre içinde, hem Ela'ya örnek olmak için hem de bu tarz şeyleri yapmayı çoook sevdiğim için "taştan şeyleri" yarattım.
Hatta "taştan şeyler"in bir bloğu bile var.
"Taştan İstanbul", "Atatürk" ve "Hatıra" örneklerini görebilirsiniz.
Aslında tüm hanımlara öneriyorum. Günün stresini başka nasıl atabiliriz ki!
Eğer siz de bu tarz işlere meraklıysanız yapımı çok kolay...
Malzemeler:
Hobi mağazalarından ya da büyük yapı marketlerden
Transfer yapıştırıcısı,
Beyaz su bazlı boya,
Fırça...alıyorsunuz.
İstediğiniz bir resmin renkli fotokopisini çektiriyorsunuz.
Sonra da transfer serüveni başlıyooooorr....
Gerisi sizin hayal gücünüze kalıyor.

Forum İstanbul


Geçen hafta sonu gittik. Tabiki içindeki Turkuaz Akvaryum'u görmeye.
Bu tarz yerler hafta sonları kalabalık olacağından saat 10.00 gibi gittik, kapılar açılınca içeri girmek ve her taraf sakinken alış veriş merkezindeki işlerinizi yapmak o kadar zevkli ki! Tavsiye ederim. Hem kızımın hem bizim, gözlerimiz kızarmadan, boğazımız yanlış havalandırma kurbanı olmadan rahatça geziyor ve 12-13 civarında kalabalık başladığında da çıkıyoruz.
Forum İstanbul'a da öyle gittik, İkea'nın Carrefour'un Forum İstanbul'un karşılıklı olduğu bir kompleks yapmışlar. İyi fikir tabi. Ama otopark ve ana caddeye çıkışlar yetersiz olduğu için akşam üzeri saatlerinde kriz yaşanıyormuş diye duydum, gitmek isteyenlere duyurulur.
Forum İstanbul Bayrampaşa'da otobüs terminalinin de yanında. Aman giderken yönlendirme tabelalarını iyi takip edin. Birini kaçırırsanız çok uzaklaşıyorsunuz.
Akvaryumu bu kadar büyük ve iyi tasarlanmış beklemediğim için, girdiğimde şaşırdım. Avrupa'yı aratmayacak kadar detaylar düşünülmüş, çalışanlar bilgili ve ilgiliydi. Gerçekten çok büyüktü, her yaştaki çocuğun ilgisini çekecektir. Bazı havuzlarda daha önce görmediğim hayvanların bakıcıları dokunmamız için bize uzatıyorlardı :)
Kızım da biz de gayet memnun ayrıldık akvaryumdan.
Sıra alış veriş merkezini gezmeye geldi. Eee ne de olsa hiç bir yerde sigara içilmiyor ve yeni bir bina olduğu için havalandırma sistemi temiz.
Çok sıcak ve planını da kullanışlı buldum. Ne City's Nişantaşı gibi anlamsız küçük ne de Cevahir gibi anlamsız ve ezici bir büyüklüğü var. Her ölçüsü gayet yerinde.
2-5 yaş arası çocukların ilgisini çekecek şu sıralarda Barbie bebeklerin ve Lego'nun sergisi ve oyun alanı var. Barbie bebekler legolar ve resim tahtaları sınırsız...Giriş ücreti ise 2 yaşından sonrası için 6.5 TL.
Bu havalarda erken gitmek koşuluyla çocuklarla güzel vakit geçirecek bir kaç yerden birisi Forum İstanbul.

8.01.2010

2 Yaşındaki Çocuğunuza Şunları Söylemeyin!


Eğer çocuğunuz;
Bir oyun arkadaşı oyuncağını kaptığı için ağlarsa;
Şunu Söyleyin: "Sinirli olduğunu biliyorum, Birinin oyuncağını alması üzücü"
Şunu Söylemeyin: "Oh, ağlama tatlııım. Bu sadece bir oyuncak"
Eğer çocuğunuz;
Siz ona incik boncuk almadını diye mağazada sinir krizine girerse;
Şunu Söyleyin: "Sana o oyuncağı almayacağım için bana sinirli olduğunu görebiliyorum. Bana ne kadar sinirli olduğunu söylemek ister misin? Bu, kendini iyi hissetmeni sağlayabilir"
Şunu Söylemeyin: "Senin neyin var böyle"
Eğer çocuğunuz;
Bebek kardeşine, sizin ilginizi çektiği için vurursa;
Şunu Söyleyin: "Neden sinirli olduğunu anlıyorum. Sinirli olman normal, ama bebeği incitemezsin. Bu normal değil"
Şunu Söylemeyin: "Bir daha asla kardeşine vurma"
Başucu kitabım İki Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken'den alınmıştır.

7.01.2010

Elektrik Zamları İşe Yarıyor!


Hepimiz faturalar geldiğinde şöyle bir irkiliyoruz.
Özellikle gaz ve elektrik faturaları geldiğinde.
Doğal gaz Türkiye'ye ilk geldiğinde "daha ekonomik" diye gelmişti.
Şimdiki halimize bakın bir de.
Elektrik zamları da geldikçe geliyor, biz Türk Halkı'da "yıkılmadık, ayaktayız" şarkısını söylemeye devam ediyoruz.
Avrupa ve Amerika'da uygulanan "akıllı ev sistemi" diye bir sistem var. Bizim ülkemizde de uygulanıyor ama bizimkiler sadece "perdem otomatik açılsın, ben eve girdiğimde tv kendiliğinden açılsın" gibi özelliklerini kullanıyorlar.
Oysa Avrupa'da evinin akıllı olması için, 40-50 cm'lik yalıtımlı dış duvarlarının olması, çatıda güneş kollektörlerinin olması, güneş sistemiyle elektrik üretebilmesi falan gerekiyor.
Bizim elektrik zamları da enerji firmalarını harekete geçirmiş, sağolsunlar...
Artık isterseniz mustakil evinizin ya da iş yerinizin çatısında kendi elektriğinizi üretebileceksiniz...
Tabi devlet bundan pay almaya kalkarsa onu bilemem !!

6.01.2010

Soğuk Algınlığı mı? Domuz Gribi mi?


Siz de benim gibi çocuğunuz hapşurduğunda, ateşlendiğinde; acaba domuz gribi mi yoksa hafif birşey mi? diye ikilemde mi kalıyorsunuz!
Geçen gün kızımın kreşinden çantasına konulan bir bilgi kitapçığında, çok aydınlatıcı bilgiler okudum.
Bunları sizinle de paylaşmak istedim.
Aşağıdaki listeyi iyice incelediğinizde bütün belirtilerin hangi hastalıklara ait olduğunu bileceksiniz.
Mikado Anaokulu'na teşekkürler...



5.01.2010

Yeşil Duvarlar

Evinizde bir duvarın böyle cıvıl cıvıl yemyeşil olmasını ister misiniz?
Nasıl güzel olur, ferahlık ve olumlu elektrik verir değil mi!
Kullanımı ve sulaması da kolay.
İstanbul'da uygulamayı yapan var mı araştırıyorum.