8.05.2011
30.12.2010
30.06.2010
Çocuğunuzun Sınırları!
Biz tecrübesiz ebeveyn olarak, bebeğimiz olduğunda ilk 6 ay bocaladık. Çevremizdeki herkesin söylediklerini duyduk, hepsini harmanlayıp kendimize uyar hale getirip uyguladık.
Tabiki bebeğin kişiliği, aile yapısı gibi önemli unsurlar bebek bakımını etkiler.
Bizde de bazı sınırlar bebekken başladı ve devam da ediyor. Hepinizin yaptığı, yapmaya çalıştığı gibi...
Örneğin;
Akşam yatma saati,
Yemek saati,
Yatmadan önce masasını toplama alışkanlığı,
El, ağız, diş yıkama alışkanlığı,
Araba koltuğuna oturma alışkanlığı...
Daha var tabi ama bunlar önemlileri.
Kızım kendini ifade etmeye başladığı andan itibaren bazılarına itiraz etmeye başladı.
Yazının devamı için TIK'layın...
Tabiki bebeğin kişiliği, aile yapısı gibi önemli unsurlar bebek bakımını etkiler.
Bizde de bazı sınırlar bebekken başladı ve devam da ediyor. Hepinizin yaptığı, yapmaya çalıştığı gibi...
Örneğin;
Akşam yatma saati,
Yemek saati,
Yatmadan önce masasını toplama alışkanlığı,
El, ağız, diş yıkama alışkanlığı,
Araba koltuğuna oturma alışkanlığı...
Daha var tabi ama bunlar önemlileri.
Kızım kendini ifade etmeye başladığı andan itibaren bazılarına itiraz etmeye başladı.
Yazının devamı için TIK'layın...
Etiketler: Bebek Bakımı, Çocuk Gelişimi
Çocuklarımıza Miras Bırakılan Şehirler!
Mesleğim gereği, çevremdeki her detayı görürüm ve "neden görüyorum" diye çok rahatsız olurum.
Bu bazen bir insan davranışıdır, bazen halının üstündeki havdır, bazen de görüntü kirliliği dolu şehir detaylarıdır.
Hele de son 10 yılda, büyük şehirlerde gözle görülen bir konut artışı oluşu. İnşaatı kaliteli ya da değil hepsi birer taklit ve kişiliksiz bina yığını. İstisna dışı olanlar vardır tabi.
Avrupa ülkeleri tarihi binalarına gözleri gibi bakıp, yeni binalarında da doğal malzemeler kullanırken; bizim gibi görmemiş ülkelere hantal ve yapay cephe giydirme sistemlerini satıyorlar.
Onlar satıyor biz havada kapıp satın alıyoruz. Halbuki mermerin, granitin, ahşabın en iyisi en kalitelisi bizim topraklarımızda.
Dün takip ettiğim bir internet sitesinde bu otelin resimlerini gördüm. Eee akıllılar tabi, devir ekoloji devri. Binalarında ekoloji ile çözülmesi gerekir. Üstteki resimde gördüğünüz Klima Hotel.
Ben çocukluğumdan hatırlıyorum Ardahan'da rahmetli dedemin ve babaannemin evi aynen böyleydi. Üzerine yani çatısına çıkabiliyor olmak beni çok heyecanlandırmıştı.
Biz; bu doğallıkları koruyacağımıza Trump amcamıza İstanbul'un göbeğine gökdelen yaptırdık. Mecidiyeköy'ün trafiği bu inşaat bittiğinde ne olacak diye hiç düşünmeden... :(
Bu Saphire İstanbul'un arka sokağı resmen köy gibi bir yerleşim. Sokaklarından bir araba zor geçiyor.
İstanbul'da bu bizim tarihimizle, kültürümüzle, yaşantımızla ilgisi olmayan; taklit bina yığınlarından sürüyle...
Görüyorum ki Ankara'da bu konuda önde gidiyor. Hele Bahçeli göbeğe dikilen metal yığını, çok üzücü. Ankara'nın en güzel perspektifi orası (idi).
Tabi modern binalar, gökdelenler olacak, tabi bunlar şehrimizin logosu olacaklar, ama artık sokak aralarına yapılıyor bu gökdelenler, çok komik...
Gülsek mi, ağlasak mı?
Çocuklarımıza ne güzel bir İstanbul kaldı ne de Ankara!...
Bu bazen bir insan davranışıdır, bazen halının üstündeki havdır, bazen de görüntü kirliliği dolu şehir detaylarıdır.
Hele de son 10 yılda, büyük şehirlerde gözle görülen bir konut artışı oluşu. İnşaatı kaliteli ya da değil hepsi birer taklit ve kişiliksiz bina yığını. İstisna dışı olanlar vardır tabi.
Avrupa ülkeleri tarihi binalarına gözleri gibi bakıp, yeni binalarında da doğal malzemeler kullanırken; bizim gibi görmemiş ülkelere hantal ve yapay cephe giydirme sistemlerini satıyorlar.
Onlar satıyor biz havada kapıp satın alıyoruz. Halbuki mermerin, granitin, ahşabın en iyisi en kalitelisi bizim topraklarımızda.
Dün takip ettiğim bir internet sitesinde bu otelin resimlerini gördüm. Eee akıllılar tabi, devir ekoloji devri. Binalarında ekoloji ile çözülmesi gerekir. Üstteki resimde gördüğünüz Klima Hotel.
Ben çocukluğumdan hatırlıyorum Ardahan'da rahmetli dedemin ve babaannemin evi aynen böyleydi. Üzerine yani çatısına çıkabiliyor olmak beni çok heyecanlandırmıştı.
Biz; bu doğallıkları koruyacağımıza Trump amcamıza İstanbul'un göbeğine gökdelen yaptırdık. Mecidiyeköy'ün trafiği bu inşaat bittiğinde ne olacak diye hiç düşünmeden... :(
Bu Saphire İstanbul'un arka sokağı resmen köy gibi bir yerleşim. Sokaklarından bir araba zor geçiyor.
İstanbul'da bu bizim tarihimizle, kültürümüzle, yaşantımızla ilgisi olmayan; taklit bina yığınlarından sürüyle...
Görüyorum ki Ankara'da bu konuda önde gidiyor. Hele Bahçeli göbeğe dikilen metal yığını, çok üzücü. Ankara'nın en güzel perspektifi orası (idi).
Tabi modern binalar, gökdelenler olacak, tabi bunlar şehrimizin logosu olacaklar, ama artık sokak aralarına yapılıyor bu gökdelenler, çok komik...
Gülsek mi, ağlasak mı?
Çocuklarımıza ne güzel bir İstanbul kaldı ne de Ankara!...
Etiketler: Çocuk Gelişimi, Dekorasyon, Yaşam
Hamilelik Hikayelerim-2
Hamileliğim ilk 2 ay tansiyonum düşerek ve midem bulanarak geçti ama beni çok etkileyecek şeyler olmadı. Ben yine Cumartesi de dahil, sabah 09.00 akşam 19.00 mesaisiyle koşturuyor, sandalye tepelerinde fırına tepsi yerleştiriyor, tencere almak için üst dolaplara uzanıyordum. Böyle böyle 6 aylık olmuştu bebeğim. Ama ben hiç hissetmiyordum. Ne tekme ne hareket. Hep eşime dinletiyordum "bir kontrol etsene şunu" diye. O, 3. aydan itibaren şılap şulap birşeyler duyuyordu çünkü.
İşe otobüsle gidip gelirken de hiç kimse hamile olduğumu anlamıyor yer vermiyorlardı :( Bazen benden büyük hanımlar anlıyor onlar yer veriyordu, zaten devir de değişti ya..Erkekler bayan bayanlar erkek oldu...
Bir gece yattım uyumak için ama o kadar yorulmuşum ki, beyin yorgunluğu, uyuyamıyorum.
Her yer sessiz, çıt yok...
Karnımda birşey kıpırdadı,
Yazının devamı için TIK'layın...
İşe otobüsle gidip gelirken de hiç kimse hamile olduğumu anlamıyor yer vermiyorlardı :( Bazen benden büyük hanımlar anlıyor onlar yer veriyordu, zaten devir de değişti ya..Erkekler bayan bayanlar erkek oldu...
Bir gece yattım uyumak için ama o kadar yorulmuşum ki, beyin yorgunluğu, uyuyamıyorum.
Her yer sessiz, çıt yok...
Karnımda birşey kıpırdadı,
Yazının devamı için TIK'layın...
Etiketler: Çocuk Gelişimi, Hamilelik
Kartal Pendik'in Yeni Hali Böyle Olacak
Eee Kartal Belediye Başkanı da haklı bir yerde. Var mı bizim ülkemizde böyle kendini yansıtacak, taklitsiz, kalemi oynattığında şaheserler çıkaran bir mimar! Yok...
Gerçekten yok mu?
Zaha Hadid ablamıza dökmüşler parayı, master planı hazırlamış vermiş O da.
Zaha Hadid mimarlığın kraliçesidir zaten, tasarımlarını çok beğenirim.
Kartal ve Pendik'te gecekondudan bozma apartmanlarda oturan, tapusuz, sevgili halkımıza hayırlı olsun...!
Gerçekten yok mu?
Zaha Hadid ablamıza dökmüşler parayı, master planı hazırlamış vermiş O da.
Zaha Hadid mimarlığın kraliçesidir zaten, tasarımlarını çok beğenirim.
Kartal ve Pendik'te gecekondudan bozma apartmanlarda oturan, tapusuz, sevgili halkımıza hayırlı olsun...!
Etiketler: Dekorasyon, Yaşam
Ana Okullarında Yıl Sonu Gösterisi Olayı
Geçen yıl kızımdan 1.5 yaş büyük yeğenimin vasat ana okulunun gösterisini izlemeye gitmiştik. Ela 2 yaşındaydı, aralardaki beklemelere dayanamayıp, boş sahneye fırlamış kendi çapında sıkılan izleyicilere dans edip gösteri yapmıştı. Herkesin çok hoşuna gitmiş ve güne damgasını vurmuştu. Zavallı okulun zavallı öğrencileri ise arkada sıkılmış, acıkmış ve çoook bekleyerek sahne almışlardı.
2.5 yaşına geldiğinde Ela'yı, benim işime yakın olsun diye Etiler'de hatrı sayılır bir ana okuluna verdik.
Okuldan genel prensiplerde memnunuz.
Geçtiğimiz Cumartesi günü yıl sonu gösterileri oldu.
Yıl sonu gösterisine hazırlanırken içimden gelen sese güvenmeyip sonuna kadar okulu izledim.
*Onlar tecrübeliydi,
*Önce miniklerin gösterisini yaptırırlar, sonra büyükler sahneye çıkardı.
*Kuliste çocukları doyururlardı,
*Gösteri zamanında başlardı,
*Herşey kararınca olurdu,
*Aralarda çok bekleme yapılmaz, seyircilerde sıkılmazdı....
Bize dağıtılan programa göre Ela'nın görevi bitmişti. Benim gibi bir kaç veli ile beraber aldım kızımı ve çıktık.
"Seninle gurur duyduk, çok güzel yaptınız her şeyi" dedim, "sen nasıl buldun gösterini beğendin mi" diye sordum.
Yazının devamı için TIK'layın...
2.5 yaşına geldiğinde Ela'yı, benim işime yakın olsun diye Etiler'de hatrı sayılır bir ana okuluna verdik.
Okuldan genel prensiplerde memnunuz.
Geçtiğimiz Cumartesi günü yıl sonu gösterileri oldu.
Yıl sonu gösterisine hazırlanırken içimden gelen sese güvenmeyip sonuna kadar okulu izledim.
*Onlar tecrübeliydi,
*Önce miniklerin gösterisini yaptırırlar, sonra büyükler sahneye çıkardı.
*Kuliste çocukları doyururlardı,
*Gösteri zamanında başlardı,
*Herşey kararınca olurdu,
*Aralarda çok bekleme yapılmaz, seyircilerde sıkılmazdı....
Bunların hiçbiri olmadı, benim içimden gelen ses doğru çıktı :(
- Saat 14.30 denilen gösteri, artık bizim ısrarlı alkışlarımızla 15.15'de başladı.
- Önce 3,4,5 yaş beraber çıkıp şarkılar söyledi, söylemeye çalıştı,
- Biz dahil tüm veliler, çocukları onları görsün diye el salladı,
- Aralarda çok beklettiler, tonmaisterin hiçbirşeyden haberi yoktu, hep hata yaptı.
- Okul sahibi konuşmasında, "siz yemek bile yediremiyorken, bakın biz çocuklarınıza neler yaptırabiliyoruz" diye bize ince bir fırça kaydı :)
- Aksaklıklar üst üste geldi, mikrofonun ayarı hep bozuktu vs...
- En son yine büyük bir grup 3,4,5 yaş topluca "bale gibi bir şey" yaptılar. Bizim minikler o kadar yorulmuş ki esneyen mi ararsın, başını kaşıyan mı, ağlayan mı, anne nerdesiiin diyen mi?***
Bize dağıtılan programa göre Ela'nın görevi bitmişti. Benim gibi bir kaç veli ile beraber aldım kızımı ve çıktık.
"Seninle gurur duyduk, çok güzel yaptınız her şeyi" dedim, "sen nasıl buldun gösterini beğendin mi" diye sordum.
Yazının devamı için TIK'layın...
Etiketler: Çocuk Gelişimi
Hamilelik Hikayelerim-1
Geçenlerde, Ela'nın huysuzluk krizleri beni yıldırmış, salonda 1 dakikalığına öylesine uzanmış yatıyordum. Şimdi gelip yine ağlayacak mı diye tırsarak yatıyorken, gözüme karşımda duran raftaki bir cd takıldı. Ela'nın 34 haftalık ultrason cd'si. Hemen yumuşadım, omuzlarımdaki ağrı birden kuş olup uçuverdi. Aldım elime cd'yi gözlerim doldu. Ela'ya hamile olduğumu anladığım gün geldi aklıma. İyice sulu göz oldum ben canım...
Hikayemiz şöyle:
2006 Haziran ayında hava çok sıcaktı. Ben de her zamaki gibi sabah 09.00 akşam 19.00 yoğun iş temposunda koşturuyordum. Akmerkez'de 15. katta bir kitabevinin ofisini yapıyorduk. Şantiyeye her gün gidip geliyordum. O kadar yukarı çıktığım için midem bulanıyor ve tansiyonum düşüyordu.
Yine sıcak bir gün ve benim günüm geçeli 5 gün oluyordu. Bir yandan "hamile miyim" diye düşünüyorum, bir yandan "yok canım daha neler" diyordum. Ozalit çektirdiğim yerin hemen yan tarafında özel bir poliklinik var, oraya girip kan tahlili yaptırdım. Sonucu "arayıp söylerim" dedi hemşire.
Eve gittim, tesadüf ablam o sırada İstanbul'da. "Gel" dedim "gel beraber bekleyelim". O da şaşırdı, eşim dahil kimse beklemiyor hamileliğimi. Saat 20.00 oldu haber yok. Ben aradım, hemşire çıkmış, "orada benim raporumu okuyacak bir doktor yok mu" diyorum. Ellerinde raporum var ama anlayacak kimse yok. Heyecan dorukta.
Neyse bir doktor geldi ve bana telefonda "evet hanımefendi tahlil sonucunuz pozitif" dedi. "Ne demek yani pozitif" dedim. "Yani büyük bir olasılıkla hamilesiniz" dedi. Telefonu kapattığımda herkes bana garip garip bakıyordu.
Yazının devamı için TIK'layın...
Hikayemiz şöyle:
2006 Haziran ayında hava çok sıcaktı. Ben de her zamaki gibi sabah 09.00 akşam 19.00 yoğun iş temposunda koşturuyordum. Akmerkez'de 15. katta bir kitabevinin ofisini yapıyorduk. Şantiyeye her gün gidip geliyordum. O kadar yukarı çıktığım için midem bulanıyor ve tansiyonum düşüyordu.
Yine sıcak bir gün ve benim günüm geçeli 5 gün oluyordu. Bir yandan "hamile miyim" diye düşünüyorum, bir yandan "yok canım daha neler" diyordum. Ozalit çektirdiğim yerin hemen yan tarafında özel bir poliklinik var, oraya girip kan tahlili yaptırdım. Sonucu "arayıp söylerim" dedi hemşire.
Eve gittim, tesadüf ablam o sırada İstanbul'da. "Gel" dedim "gel beraber bekleyelim". O da şaşırdı, eşim dahil kimse beklemiyor hamileliğimi. Saat 20.00 oldu haber yok. Ben aradım, hemşire çıkmış, "orada benim raporumu okuyacak bir doktor yok mu" diyorum. Ellerinde raporum var ama anlayacak kimse yok. Heyecan dorukta.
Neyse bir doktor geldi ve bana telefonda "evet hanımefendi tahlil sonucunuz pozitif" dedi. "Ne demek yani pozitif" dedim. "Yani büyük bir olasılıkla hamilesiniz" dedi. Telefonu kapattığımda herkes bana garip garip bakıyordu.
Yazının devamı için TIK'layın...
Etiketler: Çocuk Gelişimi, Hamilelik
3 Yaşındaki Kızımın İlk Ergenlik Dönemi!
Efendim, şimdi bu başlığı annem görünce şaşıracak!
- Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu, ilk ergenlik dönemi 3 yaşında olur mu?
- Benim çocuklarımın hiç böyle şeyleri olmadı.....diyecek.
Eeee devir değişti, ben de 6 yaşımı hatırlıyorum, tam şimdi kızımın bana yaptıklarını yapıyordum. Ama benim kızım 3 yaşında...
Neler yapıyor???
Benim hava şartlarına uygun diye hazırladığım giysiler giyilmez tam tersi giyilir.
(O yüzden ben de giymesi gerekenin tam tersini seçip koyuyorum, o zaman doğruyu buluyoruz:))
- Dişini fırçala deyince çok bozulur.
O zaten fırçalamaya gidiyormuş muş...
- Haydi yemek hazır masaya gel deriz.
- Beni rahatsız etmeyin resim yapıyorum der.
Okuldaki arkadaşları ile yaşadığı en ufak bir olumsuzluk, o çocuğun "kötü çocuk" olmasına yetiyor.
Başka bir sorunumuz da şu:
Kendini konuma güdüsüyle erkek çocuklarına vurmak çıktı.
Biraz haklı tarafları var ama;
Ben çocuğum her zaman en doğruyu yapar diyen annelerden olmayacağım için; 3 yaşındaki kızımda da suç ya da eksiklik arıyorum. Ve tabi ebeveyn olarak kendimizde.
Her okulda bir iki tane "yaramaz" diye tabir edebileceğimiz çocuk tipi bulunur. O yaramaz erkek çocuğu 5 yaşında, benim kızımı itiyor, elinden oyuncak çekiyor, yere düşürüyor vs..
Kızımda da bu yüzden kendini koruma güdüsü gelişmiş, her erkek çocuk bana öyle yapacak sanıp, iyi kötü hepsine tepkili davranıp vuruyor. Bunu da geçen hafta sonu gittiğimiz Yıldız Parkı'nda gözümüzle gördük. Parkta yanına yaklaşıp oynamak isteyen her erkek çocuğuna vurdu.
Bu konuda okul psikoloğuyla konuştuk.
Yazının devamı için TIK'layın...
- Bizim zamanımızda böyle şeyler yoktu, ilk ergenlik dönemi 3 yaşında olur mu?
- Benim çocuklarımın hiç böyle şeyleri olmadı.....diyecek.
Eeee devir değişti, ben de 6 yaşımı hatırlıyorum, tam şimdi kızımın bana yaptıklarını yapıyordum. Ama benim kızım 3 yaşında...
Neler yapıyor???
Benim hava şartlarına uygun diye hazırladığım giysiler giyilmez tam tersi giyilir.
(O yüzden ben de giymesi gerekenin tam tersini seçip koyuyorum, o zaman doğruyu buluyoruz:))
- Dişini fırçala deyince çok bozulur.
O zaten fırçalamaya gidiyormuş muş...
- Haydi yemek hazır masaya gel deriz.
- Beni rahatsız etmeyin resim yapıyorum der.
Okuldaki arkadaşları ile yaşadığı en ufak bir olumsuzluk, o çocuğun "kötü çocuk" olmasına yetiyor.
Başka bir sorunumuz da şu:
Kendini konuma güdüsüyle erkek çocuklarına vurmak çıktı.
Biraz haklı tarafları var ama;
Ben çocuğum her zaman en doğruyu yapar diyen annelerden olmayacağım için; 3 yaşındaki kızımda da suç ya da eksiklik arıyorum. Ve tabi ebeveyn olarak kendimizde.
Her okulda bir iki tane "yaramaz" diye tabir edebileceğimiz çocuk tipi bulunur. O yaramaz erkek çocuğu 5 yaşında, benim kızımı itiyor, elinden oyuncak çekiyor, yere düşürüyor vs..
Kızımda da bu yüzden kendini koruma güdüsü gelişmiş, her erkek çocuk bana öyle yapacak sanıp, iyi kötü hepsine tepkili davranıp vuruyor. Bunu da geçen hafta sonu gittiğimiz Yıldız Parkı'nda gözümüzle gördük. Parkta yanına yaklaşıp oynamak isteyen her erkek çocuğuna vurdu.
Bu konuda okul psikoloğuyla konuştuk.
Yazının devamı için TIK'layın...
Etiketler: Çocuk Gelişimi
Yıl Sonu Sergisi
Kızımın ana okulunda geçtiğimiz Pazar günü sergileri vardı.
Aman bir hazırlandılar, bir heyecanlıydılar...
Okulun bahçesinde, güzel havanın da yardımıyla harika bir sergi oldu. Hepsinin minik ellerinin değdiği kağıtlar, birer birer asılmış duvarlara. Bazılarının hiç birşeyden haberi yok, bazıları gururla geziniyor, yaptıklarının yanında.
Kızımınsa tek derdi pamuk şekerin ilk sırasını kapmaktı, başardı da. Yedi şekerini haydi gidelim dedi :)
Yazının devamı için TIK'layın...
Aman bir hazırlandılar, bir heyecanlıydılar...
Okulun bahçesinde, güzel havanın da yardımıyla harika bir sergi oldu. Hepsinin minik ellerinin değdiği kağıtlar, birer birer asılmış duvarlara. Bazılarının hiç birşeyden haberi yok, bazıları gururla geziniyor, yaptıklarının yanında.
Kızımınsa tek derdi pamuk şekerin ilk sırasını kapmaktı, başardı da. Yedi şekerini haydi gidelim dedi :)
Yazının devamı için TIK'layın...
Etiketler: Çocuk Gelişimi, Yaşam
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)