30.06.2010

Çocuklarımıza Miras Bırakılan Şehirler!

Mesleğim gereği, çevremdeki her detayı görürüm ve "neden görüyorum" diye çok rahatsız olurum.
Bu bazen bir insan davranışıdır, bazen halının üstündeki havdır, bazen de görüntü kirliliği dolu şehir detaylarıdır.
Hele de son 10 yılda, büyük şehirlerde gözle görülen bir konut artışı oluşu. İnşaatı kaliteli ya da değil hepsi birer taklit ve kişiliksiz bina yığını. İstisna dışı olanlar vardır tabi.
Avrupa ülkeleri tarihi binalarına gözleri gibi bakıp, yeni binalarında da doğal malzemeler kullanırken; bizim gibi görmemiş ülkelere hantal ve yapay cephe giydirme sistemlerini satıyorlar.
Onlar satıyor biz havada kapıp satın alıyoruz. Halbuki mermerin, granitin, ahşabın en iyisi en kalitelisi bizim topraklarımızda.
Dün takip ettiğim bir internet sitesinde bu otelin resimlerini gördüm. Eee akıllılar tabi, devir ekoloji devri. Binalarında ekoloji ile çözülmesi gerekir. Üstteki resimde gördüğünüz Klima Hotel.
Ben çocukluğumdan hatırlıyorum Ardahan'da rahmetli dedemin ve babaannemin evi aynen böyleydi. Üzerine yani çatısına çıkabiliyor olmak beni çok heyecanlandırmıştı.
Biz; bu doğallıkları koruyacağımıza Trump amcamıza İstanbul'un göbeğine gökdelen yaptırdık. Mecidiyeköy'ün trafiği bu inşaat bittiğinde ne olacak diye hiç düşünmeden... :(





Bu Saphire İstanbul'un arka sokağı resmen köy gibi bir yerleşim. Sokaklarından bir araba zor geçiyor.
İstanbul'da bu bizim tarihimizle, kültürümüzle, yaşantımızla ilgisi olmayan; taklit bina yığınlarından sürüyle...
Görüyorum ki Ankara'da bu konuda önde gidiyor. Hele Bahçeli göbeğe dikilen metal yığını, çok üzücü. Ankara'nın en güzel perspektifi orası (idi).
Tabi modern binalar, gökdelenler olacak, tabi bunlar şehrimizin logosu olacaklar, ama artık sokak aralarına yapılıyor bu gökdelenler, çok komik...
Gülsek mi, ağlasak mı?
Çocuklarımıza ne güzel bir İstanbul kaldı ne de Ankara!...

Hiç yorum yok: